4 Mayıs 2011 Çarşamba

Kaybetmeye mahkum biri





İçine çektiğim yerin

ulaşması zor

bir düş bahçesi olduğunu sanıyordun sen.

İnanılmazcaydı her şey ..

Bendeyse bir korku.

Her şey o kadar güzeldi ki,

bir aksilik olacak

ve büyü bozulacak korkusu...


"Korkma" derdin bana,

"sana asla zararım olmaz,

istemediğinde beni

sana ait ne varsa

yok ederim,

öncekiler gibi

sessizce yaşatırım

içimde seni" !!!!

.

Ne olursa olsun bitmeyecek,

ne dersem diyeyim yitmeyecek

bir sevdaya koştuğumu düşünürken;

bu sözlerinle tek başıma

nasıl korkulara

sürüklediğini bilmezdin sen..

Kabuslarımı nasıl körüklediğini bilmezdin.

Nasıl da mutluydun

bendeki güvenini arttıtmak için

o sözleri bana derken ..


Güveninle çok önceden

sardığını bilmezdin..

o korkular arada sende de

başını oynatmayı,

kıpırdamayı ihmal etmezdi...

O kadar iyi niyetliydin ki,

hiçbir şeyi,

hiç kimseyi incitmeyi bilmeyen sen

beni sakındığını,

kıskandığını

saklamaya çalışırdın.

İçimde izleri silinmeyen,

ara, ara hala kanayan yaralarım;

karşımda senli düş bahçemin kapısı,

çelişkilerle boğuşurdum.

Sense o güne dek yürüdüğün

yolları görürdün.

Zaman, zaman düştüğünü,

her seferinde kalktığını düşünürdün.

Her şeye rağmen güçlü,

herkese rağmen mutluydun.

Benden daha, daha zekiydin.

Benden daha fazla sevmiş,

daha fazla sevilmiştin.

Benden daha çok acı görmüştün,

Benden çok ağlamıştın

ama benden önce gülümseyebiliyordun..

Herkesle kolayca konuşabiliyırdun,

İletişim kurmak

zor değildi senin için.

Benden daha bilgiliydin.

Ben bir sorunla karşılaştığımda

kara, kara düşünürken,

sana göre yaşamımda

çözülmeyecek bir problem olmazdı,

anında bir çözüm üretirdin.

Bunu yaparken o kadar da doğaldın ki..

Hiçbir özelliğini

sendeki bir üstünlük haline getirmez,

böbürlenmez,

kırmamaya özen gösterirdin.

Her şeyinle benden çok,

çok daha iyiydin.

Geçmişte de sevgililerini

sahip olduğun birçok şeyden

vazgeçecek kadar çok sevmiştin...

.

Bana koşarak geldiğin o gün

karşında bir kapı,

arkasında ben vardım.

Israrına dayanamayıp

çekip alıverdim seni de

o düş bahçemin kapısından

içeri.

Girer girmez anlamıştın

nasıl bir karanlığa soktuğumu seni.

Koca, koca çukurlar vardı o kapının ardında.

Seni de bu çukurlara itiyordum istemeden.

Düştüğünde bir çukura, tam çıktım derken ,

bir yılan gibi

yarım asrımın birikmiş zehirlerini

sana boşaltmaya çalışıyordum.

Hiç ummadığın,

beklemediğin

bir düş bahçesindeydin

şimdi benimle...

Bir korku tarlasıydı içinde boğuştuğun.

Benden daha iyi,

daha güçlü,

daha sıcak,

daha sevgili,

daha mutlu,

daha, daha, daha... daha....

olduğun her şey için

farkında olmadan

suçlarken ben seni,

benden nefret bile etmedin.

Hatta teşekkür ettin,

Hatta "bağışla beni" dedin

seni düş bahçeme sürüklediğim,

korku tarlamda kaprislerimle,

kıskançlıklarımla boğduğum için...

.

Sonra,

sonra biliyorsun olanları....

Benden önce çıktın,

gittin o tarladan.

Dimdik, ayaktaydın yine.

Her şeye rağmen...

Bana rağmen...

.

Ya ben??

Hala aynı yerde,

varsayımlarımla,

korkularımla

aynı kıskanç yüreğimle kıvranmakta,

zehrimi biriktirmeyim....

Ben akıl almaz bir deli,

yaşayan sevdaların kadını değil

kaybetmeye mahkum biriydim

gördüğün gibi....

1 yorum:

Profösör dedi ki...

Bilog yazılarını ihmal etmemelisin. İki satır da olsa senin yazıların bizi mutlu eder..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...