29 Mayıs 2011 Pazar

YoRuLDuM ama YıLMaDıM....





Yoruldum ama Rabbimden ümidimi kesmedim inşallah. Biliyorumki Rabbim sevdiği ve güçlü kullarını sınarmış, sınanıyorum yoruldum belki ama yılmadım ben inanıyorum bir gün herşey çok güzel olacak ve şükrediyorumki birçok sınavdan geçtim ama en ağırından değil. Sağlığım yerinde çok şükür, geçen günkü patlamada genç bir kadının bacağına gelen şaraplen parçası bacağının kopmasına neden oldu bir anlık herşer çok şükürki sağlığım yerinde.


İçimde çığlıklar olsada yüzümde tebessüm olmalı, tebessüm olmasada güvenim olmalı,  güvenim kalmasada sevgim olmalı, sevgim kalmasada saygım olmalı en önemlisi bunları başarabilmek için kocaman yüreğim olmalı. O da bende var inşallah. Çünkü maneviyatım henüz yanımda...


Dualarım var hali hazırda beklemekte olan, onlara güvenmeliyim herşeyden önce benim için edilen dualar var, onları düşünmeliyim. Allah yardımcımız olsun. Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi şefaatkar peygamberim. Merhametli Rabbim var. ELHAMDÜLİLLAH....

YORULDUM


Bir varmış bir yokmuş diye başlar bütün masallar.
Ellerim soğuk şimdi üşüyorum bedenim dudaklarım buza dönmüş.
Yokum say beni ey hayat doğmamış gibi...
Sayki hiç yaşamadım tatmadım acıyı...
Masalım da olmadı sonu mutlulukla biten.
Gökten üç elma düşmesini beklemiyorum artık
yorgunum ey hayat yorgun..


Kendimden yoruldum
Sürekli maske takmaktan
İçim kan ağlarken
İnsanlara gülmekten yoruldum..


Çok sinirliyken bile Kendimden Yoruldum...
Sakin olma zorunluluğundan yoruldum....




Senaryo konusu
Herşeye rağmen mutlu olma sanatı,
Ve oyun bitti...
Perdeler indi, ışıklar söndü.
Kendimden yoruldum..
Hıçkırarak ağlamak isterken
Gözyaşlarımı içime akıtmaktan,
Delice severken içimden; dağlara, denizlere
Hoyratça esen rüzgara, toprağa, kuşlara
Seviyorum diye haykırmak isterken,
Susmaktan yoruldum..



Mavinin her tonunda kaybolmak isterken
Siyaha esir olmaktan yoruldum
Kendimden yoruldum...

Hep güçlü olmak ne zordur
Hep sorumluluk sahibi olmak
Her zaman haklı olmak
Herşeyi bilmek zorunda olmak
Ruhum yoruldu...



Çoçukken genç olmak
Gençken olgun olmak
Çok zor yoruldum
Çabuk tükettim ömrümü
Yarınlarımı.....
Umutlarımı.....
Duygularımı.......
Geri dönüşü olmayan bir tüneldeyim..



Oyunun adı hayat
Başrolde ben
Yardımcı oyuncular sevgi, aşk, acı, geçmiş..




Senaryo konusu
Herşeye rağmen mutlu olma sanatı
Ve oyun bitti...
Perdeler indi, ışıklar söndü
Kendimden yoruldum...

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Hayatı sevmenin bir metodu




HARİKA BİR YAZI... İBRET ALIN... ARADA BİR BUNALDIĞINIZDA OKUYUN...


Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı... Hayatın ve getirililerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı.. Deniyorduki; '' arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dk ayırın ve kendi cenaze törenininizi düşünün''.. Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum.. Ama kendi ölümümüz ve cenazemimzi düşünmemiz tavsiye ediliyordu.. Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an.. Ama önyargı düşmanı olarak okumaya devam ettim..

Diyordu ki'' bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdiklerinizi ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız'' Özellikle insanların sizin için neler, söyleyeceklerini onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın. O andan geriye dönme şansınızın olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınızın olmadığını düşünün.

TEKRAR SARILMA, BİR KEZ DAHA ÖPME İHTİMALİNİZİN BİTTİĞİNİ HİSSEDİN.

Ve denileni yapar kendi cenazesini hayal eder. Sevdiklerinin daha çok gençti değişini duyar, henüz yeni evlenmişti çok çekmişti daha evliliğinin tadına bile varamadı, çocuğunu bile kucağına alamadan gitti aramızdan sonra annesinin ağlamasını, babasının taş kesilmişliğini gördü boynu büküktü hiçbirşey diyemiyordu. Abisini, ablasını, kardeşine baktı son bir kez onlarda ağlıyorlardı onun için, yeğenleri bile gözyaşı döküyordu ve kocası oda çok üzgündü ona ertelediği mutluluğu verememenin burukluğu çökmüştü yüreğine hep içinden daha erkendi güzel günlerimiz olacaktı tamda az kalmışken gittin diye sessizce ağlıyordu. Arkadaşları onun canayakınlığını özlemeye başlamışlardı bile onlarla uğraşmalarını, dobralığını, ve samimiyetini özlemişlerdi.

Oysa oda çok üzgündü hiç böyle hesap etmemişti sanki yapılması gereken ne kadar çok şey kalmıştı hayatta. Fakat bunların hiç farkında değildi herşeyin bittiğini birdaha hiçbirşeyin düzelemiyeceğini düşünürken asıl sona varmıştı. Keşke diyordu bir şansım daha olsa hiç pişmanlık duymazdım hayattan hem kulluk görevlerimi yapardım hemde çevremdekilere daha çok vakit ayırırdım beni bu kadar sevdiklerini hiç düşünmemiştim diye irkildi bi an.

Evet bunların hepsi bir hayaldi, ama o kadar kaptırmıştıki yaşamıştı hepsini an be an hemen doğruldu şöyle önce pencereyi açtı oksijeni birkezdaha aldı içine sonrada şükür etti rabbine daha zamanım var diye ve ertelediklerini yapmaya başladı hemen.

En çok pişman olduğum şey; pişman olacağım diye yapamadıklarım ve dokunamadıklarımdır.(William SHAKESPEARE) 

Onun için pişman olmadan hayatın kıymetini bilelim. Sizde herşeyin bittiği bir anda deneyin bu metodu göreceksinizki aslında yapılması gereken çok şey var. Hayat yaşamaya değer.....

15 Mayıs 2011 Pazar

Adını bile koyamadığım mutluluğum





Bugün çok güzel bir gün bence. O kadar mutluyumki anlatamam ama hiç bir sebebi yok sebepsiz yere mutluyum işte içimde bir heyecan ama bu heyecan kime niye, nasıl inanın onu bende bilmiyorum. Sanırım baharın getirdiği bir heyecan olur. O kadar umutsuzluğa kapılmışken uzun zaman sonra bu mutlululk çok iyi geldi.


 Bugün herşeyi sevesim var doğayı, yeşilliği, çiçekleri, ağaçları, börtüğü, böceği hepsini sevmek istiyorum. Hayat aslında o kadarda sandığımız gibi hep kararmsar olmuyormuş aslında herşeyin ilacı sadece zaman. Zamanla bazı kötü günler unutulabiliyor hani unutamayız deriz bazen, hep içimizdedir yok öyle olmuyormuş unutabiliyoruz. Sadece kendimize biraz şans vermeliyiz kötü düşüncelerden uzaklaşıp farklı güzellikleri keşfetmeliyiz.



Bugün öyle yaptım kötü düşünceleri sildim hafızamdan, güneşle doldurdum içimi sımsıcak şimdi, hem ruhum, hemde bedenim seviyorum bi kere herşeyi sevmeyi öğrendim. Sevmek çok güzel pozitif olmak, öğrendim bunu belki yaşıma göre biraz geç kalsamda olsun işte yenide olsa öğrendim.
Sizleride seviyorum içimdeki enerjiden sizede gönderiyorum. Kucak dolusu sevgiler hepinize... 

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Sığınacak bir liman olmalı uzaklarda




Bazen sığınacak bir liman ararsın yorgun düştüğünde, istersinki o an seni lodosun rüzgarında bir oyana bi buyana savrulurken gel bana demir at diyecek bir liman hani o demesede sen gidersin atarsın kendini, fakat başlar o seni sorgulamaya, devam etseydin ya yoluna niye beni meşgul ediyorsun. Rüzgara, dalgalara karşı koymalıydın senin bi hedefin var gitmen gereken bir yer var durma bende, devam et mecbursun. Anlatmaya çalışırsın çaresizce dersin onlar benim elimde değil, ama dinlemez senin hataların üstüste defalarca hata yapılmaz belki haklıdır bir kaç kez dümeni yanlış yere sürsende sonuçta bazı nedenler senin elinde olmadan olmuştur o hatalar.


Bir gün gelecek deniz durulacak, sen daha bi tecrübeli, daha istikrarlı o yola çıkacaksın tabiki sana inanıp güvenenlerin verdiği güven, dara düştüğünde uzattıkları bir el seni daha güçlü kılıcak hatta o dal öyle bir yerden gelirki bunu ne sen beklersin nede umarsın yok dediğinde, boşluktayım dediğinde uzaklardan çok uzaklardan hatta tanımasan bile Allahın bir lütfuyla gelicek o dal sana, o güzel ahlakıyla öğretecek bilmediklerini, düşünemediklerini düşündürecek sana.  işte bu sayede sen o yola öyle bir çıkıcaksınki her engele göğüs gereceksin hatta dalgalara, rüzgara bile yön vereceksin yaşanmışlıklar senin tecrüben olacak.


Veee bir gün o limanı görceksin gel diyecek sana misafirim ol sende hiç tereddüt etmeden gideceksin yine çünkü o liman seni kabul etmemekle güçlendirdi, törpüledi onun bu iyiliğine karşı gideceksin daha önceleri seni kabul ettiği için gideceksin o günde oda istemedi seni diğerleride böyle olması sende hırs yaptı ve bugünlerinde onunda payı vardı şimdi sen ona o sana anlatacak nerelerden nasıl yol kateettiğinizi şaşıracaksınız, güleceksiniz. Her zaman birbirinizi sevgiyle anacaksınız.

5 Mayıs 2011 Perşembe

PaPaTYa




Papatya çiçeklerini bilirmisiniz? Her zaman heryerde gördüğümüz papatyalar, dağda, kırda, bayırda dimdik duran papatyalar. İşte kendimi onlara benzetiyorum. Sanki koskoca bir kırda tek başına süzülen bir papatya gibi, sessiz ve boynu bükük bi şekilde yaradan su gönderirse içen, güneşini saçarsa üzerime aydınlanan, ama hep bi beklenti içinde tek başına hiçbirşey yapamayan, yaradanına o kadar muhtaçki.

Papatya yetiştirmeyi hiç düşündünüzmü? Gül kadar gösterişli, lale kadar asil, menekşe kadar sevimli olmasada papatyam olsun istedinizmi? Çoğu kişi tercih etmez papatyaları, ama bilirmisiniz ne kadar çerimsiz dursada çok güçlüdür onlar dağda bir gül olmaz ama o inadına yeşerir alışmıştır zorluklara sessizdir, her zorluğa eyvallah der çaresiz. Aslında o onun çaresizliğinden de değildir, papatyanın anlayışındandır ama kimse bunu farkedemez.


Bir gün gelir oda solar, kopartılır ölür. Bazende yorulmuştur direnmekten kendi istemez artık ne güneşi, ne suyu, ne havayı, bitsin ister. Çünkü kendini yalnız ve çaresiz hisseder. Hiç bir sevgili sevdiğinin eline büyük bi sevinçle tek papatya uzatmamıştır, oda alıp bunun sevinciyle hayata gülümsememiştir. Tamam papatya başa taç olur ama o zamanda ömrü 1 gündür.

Papatyalara artık bakarken daha sevgiyle bakalım onları koparmayalım, uzaktan rüzgara karşı süzülüşünü. hayata olan güvenine, sadeliğinden güzel manalar arayalım. Bugün öyle çok istedimki papatyalarım olsun onlarla gözgöze gelip konuşmayı o bana anlatacaktı mücedelesini, ben ona hatta kavga bile edecektik ben daha zor şeyler gördüm diye, sonra gülümseyecektik birbirimize çünkü ikimizde biliyordukki o bendim bende o, sadece derdimizi dökmekti amacımız.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Kaybetmeye mahkum biri





İçine çektiğim yerin

ulaşması zor

bir düş bahçesi olduğunu sanıyordun sen.

İnanılmazcaydı her şey ..

Bendeyse bir korku.

Her şey o kadar güzeldi ki,

bir aksilik olacak

ve büyü bozulacak korkusu...


"Korkma" derdin bana,

"sana asla zararım olmaz,

istemediğinde beni

sana ait ne varsa

yok ederim,

öncekiler gibi

sessizce yaşatırım

içimde seni" !!!!

.

Ne olursa olsun bitmeyecek,

ne dersem diyeyim yitmeyecek

bir sevdaya koştuğumu düşünürken;

bu sözlerinle tek başıma

nasıl korkulara

sürüklediğini bilmezdin sen..

Kabuslarımı nasıl körüklediğini bilmezdin.

Nasıl da mutluydun

bendeki güvenini arttıtmak için

o sözleri bana derken ..


Güveninle çok önceden

sardığını bilmezdin..

o korkular arada sende de

başını oynatmayı,

kıpırdamayı ihmal etmezdi...

O kadar iyi niyetliydin ki,

hiçbir şeyi,

hiç kimseyi incitmeyi bilmeyen sen

beni sakındığını,

kıskandığını

saklamaya çalışırdın.

İçimde izleri silinmeyen,

ara, ara hala kanayan yaralarım;

karşımda senli düş bahçemin kapısı,

çelişkilerle boğuşurdum.

Sense o güne dek yürüdüğün

yolları görürdün.

Zaman, zaman düştüğünü,

her seferinde kalktığını düşünürdün.

Her şeye rağmen güçlü,

herkese rağmen mutluydun.

Benden daha, daha zekiydin.

Benden daha fazla sevmiş,

daha fazla sevilmiştin.

Benden daha çok acı görmüştün,

Benden çok ağlamıştın

ama benden önce gülümseyebiliyordun..

Herkesle kolayca konuşabiliyırdun,

İletişim kurmak

zor değildi senin için.

Benden daha bilgiliydin.

Ben bir sorunla karşılaştığımda

kara, kara düşünürken,

sana göre yaşamımda

çözülmeyecek bir problem olmazdı,

anında bir çözüm üretirdin.

Bunu yaparken o kadar da doğaldın ki..

Hiçbir özelliğini

sendeki bir üstünlük haline getirmez,

böbürlenmez,

kırmamaya özen gösterirdin.

Her şeyinle benden çok,

çok daha iyiydin.

Geçmişte de sevgililerini

sahip olduğun birçok şeyden

vazgeçecek kadar çok sevmiştin...

.

Bana koşarak geldiğin o gün

karşında bir kapı,

arkasında ben vardım.

Israrına dayanamayıp

çekip alıverdim seni de

o düş bahçemin kapısından

içeri.

Girer girmez anlamıştın

nasıl bir karanlığa soktuğumu seni.

Koca, koca çukurlar vardı o kapının ardında.

Seni de bu çukurlara itiyordum istemeden.

Düştüğünde bir çukura, tam çıktım derken ,

bir yılan gibi

yarım asrımın birikmiş zehirlerini

sana boşaltmaya çalışıyordum.

Hiç ummadığın,

beklemediğin

bir düş bahçesindeydin

şimdi benimle...

Bir korku tarlasıydı içinde boğuştuğun.

Benden daha iyi,

daha güçlü,

daha sıcak,

daha sevgili,

daha mutlu,

daha, daha, daha... daha....

olduğun her şey için

farkında olmadan

suçlarken ben seni,

benden nefret bile etmedin.

Hatta teşekkür ettin,

Hatta "bağışla beni" dedin

seni düş bahçeme sürüklediğim,

korku tarlamda kaprislerimle,

kıskançlıklarımla boğduğum için...

.

Sonra,

sonra biliyorsun olanları....

Benden önce çıktın,

gittin o tarladan.

Dimdik, ayaktaydın yine.

Her şeye rağmen...

Bana rağmen...

.

Ya ben??

Hala aynı yerde,

varsayımlarımla,

korkularımla

aynı kıskanç yüreğimle kıvranmakta,

zehrimi biriktirmeyim....

Ben akıl almaz bir deli,

yaşayan sevdaların kadını değil

kaybetmeye mahkum biriydim

gördüğün gibi....

ANLATAMADIKLARIM


Her insanın iç dünyası olduğu gibi benimde iç dünyamda anlatamadıklarım var. Bunları burda paylaşıp bir nebzede olsa anlatmak istedim. Benim içimdeki duygular çok yoğun, mesala haksızlığa hiç tahammülüm yok buda beni fevri davranmaya itiyo. Haksızlıktan kastım bence bir insan kendine yapılamsını istemediği bir davranışı karşısındakine yapmamalı, ben birine bir şey söylerken düşünürüm acaba kırılırmı incinirmi diye, fakat aynı davranışıda karşıdan beklerim olmadığı zamanda çok hırçın olurum galiba buda alınganlığımdan geliyor çok alınganım ama bunun sebebi karşımdakinin benim gibi düşünebilmesini isterim ama olmuyor malesef. Bugün iş yerimde kendi bölümümden farklı bir yere yönlendirildim fakat bu hep benden isteniyordu itiraz edince suç oldu diğerleri itiraz edince sorun olmuyor bunun nedenide sürekli kabul etmemden kaynaklanıyor bugün olmaz dediğimde günah keçisi ilan edildim işte böyle bir durumda tahammül edemiyorum ve o an gözümü kırpmadan kendimi dışarı atmak istyorum. Bugünde öyle yaptım evet sonra neden diye sorduğumda aslında yine haklı olduğumu düşünüyorum fakat anlaşılamam benim canımı sıkıyor.


Hayattan çok bir beklentim yok fakat beklentilerimin yarısı bile olmuyor. Bazen acaba çokmu güçlüyümde bu kadar derdim oluyor bazende çokmu ezik durumdayım bazende hakediyormuyum acaba diyorum. Nefis muhareberesi yapmayı severim önce kendimde aramak beni dahada rahatlatıyo. Daha sonra etrafımdakilere bakmak. Benim suçum sabırsız olmam ve her zaman tamam değipte bir kere hayır dememde verilen tepkiye tahammül edemem. Ama şuda var kısmetliyim rabbim beni hiç bir zaman darda koymadı bir kapıyı kapattığında sonra hep daha iyisini verdi. Bunalımım bugün yine canım sıkkın moralim bozuk bütün dünya üzerime yıkılmış gibi hissediyorum anlatamadım yine kendimi ifade edemedim offf çığlık atmak istiyorum ama olmaz, avazım çıktığı kadar ağlamak istiyorum oda olmaz çünkü kimseye hiçbirşey belli etmek istemiyorum, artık güçsüz görünmek yok herşeyin üstesinden gelmeliyim çok güçlü olmalıyım. Rabbimden hayırlısını diliyorum inş güneş öyle bi doğarki üzerime filizlenip çiçek açarım. Sizleri seviyorum iyiki varsınız.

1 Mayıs 2011 Pazar

ASSAHARA





Ah assahara sen biliyorsunki benim şu zor günlerimdeki en büyük desteği sen verdin. Sana ne kadar teşekkür etsem azdır, belki ifade edemsemde şunu bilmeni istiyorumki kalbimden ve dilimden dua olarak teşekkür ediyorum ben , eğerki senin desteğin olmasaydı ben çoktaan pes etmiştim. Senin herşeye olan güven verici bakışın ve bana verdiğin öğütlerin ne kadar artılar yaptı hayatımda.

 Açıkçası bu kadarını beklemiyordum senden, senin inanman benide inandırdı. Biliyorumki güzel günlerimin temelini sen attın, kalbimde çok ayrı bi yerin var artık. Seni seviyorum söyleyemesmde bu böyle canımsın :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...